Disiplin, demokrasi, düzen, eşitlik, adalet, sistem vb pek çok kelime var
hayatımda sık sık sorguladığım. Çok kullanılan kelimelerin zamanla içlerinin
boşaldığını görüyorum. Bu sebeple zaman zaman zihnimi sıfırlamaya çalışarak bu tür
kelimeleri yeniden anlamlandırmaya çalışıyorum.
Bu kavramlar hayatımıza aslında çok erken yaşta giriyor. Mesela çocukken,
hele hele evde bizden başka bir çocuk daha varsa işte o zaman adalet ya da
eşitlik başka bir anlam kazanıyor gözümüzde. Tüm hareketler kardeşden sonra
anne babayı deneme ve tepkilerini ölçme üzerine kuruluyor.
Aile ile tanıştığımız bu gibi kavramlar toplum ile örülüyor, okul ile
perçinleniyor. Tüm bu birimler (aile, toplum, okul) bizi aynı şekilde
yönlendirirse artık biz hayatı o pencereden anlamlandırmaya başlıyoruz. Örneğin
disiplin konusunda bir çocuğun ailesi de okul da (öğretmeni de) aynı olumsuz
yöntemleri kullanıyorsa çocuk bir müddet sonra bunu norm kabul etmeye ve bu minvalde
tepkiler geliştirmeye başlıyor. Ne gibi; yalan söylemek, sinir krizleri
geçirmek yada olumsuz(!) davranışların dozunu arttırmak gibi...
Ben bu konuya psikolog gözlüklerimi takarak; eğitim ve eğitimci
penceresinden baktığımda şu anda uygulanan ciddi yanlışlar görüyorum.
Mesela disiplin konusu; pek çok öğretmen tarafından yanlış algılanan ve
uygulanan bir alan. Disiplin kelime olarak pek çok kişinin zihninde olumsuz
yankılar yapar. Mesela “düşünme köşesi” ya da “birşeylerden mahrum bırakma”
teknikleri ilk akla gelenlerden olabilir.
Bu teknikler hiç kullanılmaz diyemem. Tabiri caizse “zıvanadan çıkmış” çocuklar
için zaman zaman uygulanabilir. Fakat okullarda bu teknikler çocuğu rencide
etmek ve duygularını incitmekten başka bir işe yaramaz; bu çok nettir.
“Aaaa biz ne terbiyeli çocuklardık, ne varmış, anne babamız bize o
beğenmediğiniz disiplin tekniklerini kullandılar ama gayette sağlıklıyız işte”
sözlerini çevremden çok sık duyarım. Ne kadar sağlıklı oldukları tartışılabilir
bence! Ama hem terbiyeli, hem öz güvenli hem de duyguları örselenmemiş çocuklar
yetiştirmek mümkün diye düşünüyorum.
Benim zamanımda okulda çöp kutusunun yanında tek ayak üzerinde bekleme
cezası vardı mesela. Hatta benimde bunun tadına bakmışlığım vardır. Bu öğretmen
tarafından “rezil etme” üzerine kurulmuş bir CEZA dır. “Hııı, demek böyle
yapıyorsun, ozaman çık şuraya arkadaşlarının önünde bir rezil ol tek ayak
üzerinde beklede gör bakalım” mantığıdır. Bunun çocukta ki karşılığı şudur;
arkadaşlarıma rezil olmamak için bu davranışı bir daha yapmamalıyım, ama
kimsenin olmadığı bir yerde bunu tekrar deneyebilirim.
Çok net. Çocuklar çoğu zaman bizimle aynı çıkarımları yapmazlar. Bunu
onlara sorabilirsiniz. Hatta bazen verdiğiniz cezayı bile anlamlandıramazlar.
Çünkü ebeveynler ya da öğretmenler çocuğa herhangi bir açıklama yapma gereği
duymadan cezayı yapıştırabilirler.
Bu zor bir dengedir. Özellikle 10-15 kişinin bulunduğu bir sınıfta (ya da
çok çocuklu ailelerde) adil olmak,
her çocuğa eşit davranabilmek, POZITIF disiplin teknikleri kullanabilmek
ustalık ister.
Nedir bu pozitif disiplin? 4 yaş grubunda özellikle sıklıkla yaşadığımız
bazı sorunlar oluyor. Hala egocentrik dönemden tam olarak çıkamadıklarından bir
oyuncak üzerinden tartışmalar çıkabiliyor. Biri diyor ki onunla ben oynayacağım
, diğeri diyor ki onu önce ben aldım. Burada bizim ögretmenimiz şöyle bir yol
izliyor;
1. Öncelikle
sorunun ne olduğunu soruyor, (bilse bile bunu çocuklardan dinlemek çok önemli)
2. Onlarla
konuşuyor ve aralarında anlaşmalarını istiyor. Ve onlara belirli bir zaman tanıyor.
3. (Büyük
olasılıkla –ilk başlarda- sorun çözülemez) öğretmen yanlarına gidiyor ve
gördüğü kadarı ile sorunu çözemediklerini söylüyor. Öğretmen bu noktada kendi
fikrini söylüyor. Mesela sıra ile oynayabileceklerini bu sırayı da sayışarak
yapabileceklerini öneriyor.
4. Bu çocuklar
tarafından kabul edilirse olay sonuçlanıyor. Eğer kabul edilmezse o zaman öğretmen anlaşma sağlanamadığı
için sorun olan malzemeyi ya da oyuncağı ortadan kaldırıyor.
Bu her iki sonuçta da çocuklara şunu soruyorum; Sizce bu adil mi? Tamam mı,
sorun çözüldü mü?
Aldığım cevap her defasında “evet” oluyor. Oyuncağın ortadan kalkmasına
üzülseler bile kimseye haksızlık yapılmıyor ya da sayışmak onlar için uygun ve
adil bir yöntem olarak görünüyor. Neticede kimin çıkacağı bir muamma!
Sınıfta disiplin, sınıfta demokrası, sınıf duzeni, çocuklar arasında adalet
gibi konular zannettiğimizden çok daha önemli. Çocukların inanılmaz bir eşitlik
ve adalet anlayışları var. Kendi dünyalarına göre.
Davranış eğitimi ceza ile verilemez. Davranış eğitimi doğru örnek olma,
sabır ve özveri ile verilebilir. Birşeyin temelini sağlam atmazsak üzerine ne
koysak çöker. Çocuklarımız bizden korktukları için bir davranışı yapmıyorlarsa
burada bir sıkıntı var demektir. Onların daha sağlam bir ahlaki alt yapıya ihtiyaçları
var. Biz gittikten sonra da onlarla kalabilecek bir dayanağa.
Psikolog Beyza YAŞAR
Psikolog Beyza YAŞAR