21 Temmuz 2014 Pazartesi

Anaokulları neden ehil insanların elinde değil!


Ehil insan ne demek öncelikle, belki de biraz onun üzerine düşünmeliyiz. TDK’da "ehil"in karşılığı olarak “bir işte yetkili olan kişi” diyor. Aslında yetkin demek isteniyor sanırım. Yetkin kişi ise; bir ihtisas alanı olan, belli bir alanda eğitim görmüş ve kendisi yetiştirmiş insan oluyor. İstanbul’da pekçok okul öncesi kurumda çalıştım. Ortaokulu dışardan bitirenler mi dersiniz yoksa servisçilik, marketçilik falan yaptıktan sonra birilerinin anaokulu işinde iyi para olduğunu söylemesiyle bu işe girenler mi...

Düşününce biz bu insanlara çocuklarımızı emanet ediyoruz (Zaten bunu düşünemediğimiz için bu işe girdik). Büyütürken gözlerinin içine baktığımız, maddi-manevi bir zarar görmesinler diye uykusuz kaldığımız çocuklarımızı. Okul yaşına getirene kadar oldukça “hassas ve bilinçli” davranan ailelerin sıra okul seçimine gelince birden pekçok hassasiyetini ve bilincini kaybettikleride görülüyor. Öncelikler değişik çünkü her ailede.

Konumuz ehil kişilerin neden bu işin içinde olmadığı idi. Dağıtmayayım.

Bu işi gerçekten bilen ve en önemlisi seven insanların bu işte fazla kalamamasının bir sebebi olmalı diye düşündüm hep başka okullarda çalışırken. Asıl sebebinin ise fazla uzatmadan söyleyeyim “veliler” olduğunu bana hep söylerlerdi zaten. Bizim şu zamana kadar yaşamadığımız fakat genelde hakim olan “ben buraya para veriyorum, beni idare etmek zorundasınız, ben ne istersem o” mantığı genelde bu sektörde yöneticiyi yıpratan bir durum. Bu hem çocuğun gelişimini hem de okulun veliye yapacağı geri dönüşlerini etkiliyor.

Geçen haftalarda anaokulculuğunda oldukça tecrubeli, uzun zamandır bu işin içinde bir abla ile tanıştık. Abla diyorum bizden yaşça da oldukça büyük. Biz dertlendik tabi ona, hem tecrubelerinden yararlanabilmek, hem de bazı konularda yardım istemek adına. Bize söylediği bir şey çok etkileyici idi; “Eğitim işi %20 den fazla kar bırakıyorsa bilin ki çocukların hakkı size geçiyordur, öbür tarafta boynunuzda yüktür, hesabını veremezsiniz” dedi. Bi rahatladık bi rahatladık bu konuşmadan sonra.

Yeri gelmişken şunu söylemekte fayda görüyorum ki Minik Mucizeler Akademisi sadece 15 çocuk kapasitesi olan ve kar amacı olamayan bir projedir. Biz eğer 200-300 lira diğer aya devrederse acaba onunla çocuklar için önümüzdeki ay ne yapabiliriz diye düşünenlerdeniz. Bu bize kimsenin “kaprisleri” ile uğraşmama lüksünü de sağlıyor. Buradaki kapris kelimesi lütfen yanlış anlaşılmasın. Çocukları için gerçekçi endişeleri ve istekleri olan ebevynlerden bahsetmiyorum. “Kapris”ten bahsediyorum.


Sonuç olarak bir taraftan istediğimiz gibi bir okul bulamamaktan şikayet ederken diğer taraftan gerçekten “eğitim” den çok çok uzaklarda beklentilerden bahsediyoruz. Hem neden kimse şunları da yapmıyor diyoruz ama hiçbir şeyin ucundan tutmuyoruz. Daha fazla fikir, daha fazla enerji, daha fazla birliktelik ve daha fazla nezakete ihtiyacımız var! Gerçekten çocuklarımızın bize ve ailelerine bir emanet oluşları sorumluluğu ile bakıyorsak hayata.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder