Bundan yıllaaar önce, çocuklar
sadece görülen fakat işitilmeyen varlıklar iken, sadece küçük boyutlu yetişkinler
gibi davranılır ve düşünülürler imiş. Sadece son on yıllarda çocuklara tam
olmasa da birazcık önem ve saygı duyulmaya başlanmış. Halbuki çocuklar birçok
duyguları olan, her şeyi ve her şey hakkında anlayışları olan minik insanoğulları
imiş…
Hepimizin bildiği gibi özellikle
8 yaş altındaki çocuklar, kendi duygularını ve mantıklarını bize anlatabilecek
bilişsel beceriye sahip olmadıklarından, bunları anlatmada tam doğru ifade ve
tariflerde bulunamazlar. İşte bu sebepledir ki bir çocuk çıkıp da bize, “öylesine
korkularım var ki, o yüzden artık yemek yemek istemiyorum” veya “kardeşimi ölesiye
kıskanıyorum ki, bu yüzden altımı ıslatıyorum” veya “şu kişi beni rahatsız ettiği
için ben kendimi uyarmaya başladım” diyemez.. Bulundukları şartların, olayların
kendilerini nasıl etkilediğini tam da bu yüzden bize söyleyemezler.
İşte tam bu aşamada oyun
terapisi devreye girer. Çocukların aslında tek iletişim biçimi olan oyun yolu
ile, çocukların kendi ritimlerinde kendi
süreçlerinde kendi kendilerini iyileştirmelerini hedefler oyun terapisi.
Eski zamanlarda çocukları bir yetişkin gibi kabul eden ve onlara sürekli neyin
doğru neyin yanlış olduğunu söyleyerek baskılayarak değiştireceğini zanneden
zihniyetin tam tersidir oyun terapisi.
Çünkü biz artık farkındayız ki,
özellikle küçük yaş çocuklara telkin ve düzeltme yoluyla kalıcı sonuçlar veya sözde
çözümler üretmek mümkün değil! Çocuğun
doğuştan getirdiği kendinde var olan inanılmaz
iyileştirme gücüne ve bu gücü çocuğun kendi sürecinde ortaya çıkarabileceğine
inanan bir çocuğa yaklaşımdır bu.
Terapi sürecide oyun
terapistinin konumu, çocuğu şartsız koşulsuz kabul eden, çocuğun kendisine güven
duyduğu, çocuğun kendisinin varlığında rahat ve özgür hissettiği, çocuğu olduğu
gibi aynalayan ve konusuna göre çocuğu olumlu besleyen kişi olmaktır. Çocuk
oyun terapisti ile kurduğu ilişki yoluyla kendine iyileşmesi için en uygun kabı,
kozayı örer ve bir nevi iyileşmiş olarak bu kabından gerçek dünyasına geri döner.
Oyun terapisine getirilen konulardan
bazılarını şöyle sıralayabiliriz. Bazen sevdiği bir yakınının ölümünden sonra
farklı davranmaya başlar çocuklar; bazen anne-baba arasındaki kavgalara şahit
olurlar; bazen karanlık ve canavar korkularının aşırılığı yüzünden oyun
terapisine getirilirler; bazen aşırı takıntıları ve hayata normalin dışında kriterlerde
saplanıp kaldıkları için haklarında endişelenilirler; kimi ebeveyn çocuğunun boşanma
sürecini daha kolay atlatması ve adapte olabilmesi için başvurur; kimi çocuk
hayatında değişiklikler ile başa çıkamadığı için 1-2 yaş gelişimsel olarak gerileme
gösterdiği için getirilir; bazıları çocuğunun mastürbasyonu keşfetmesi ve sürdürmesi
sonrasındaki kaygıları ile gelir; kimisi ise sürekli devam eden alt ıslatma
sorunu ile terapötik sürece alınır.
Oyun terapisinin çocuklara yardımcı
olacağı başlıca konular şunlardır:
o
İstismar
(Duygusal, Fiziksel ve Cinsel)
o
Evlatlık alınmaya
& Evlat edinmeye adaptasyon
o
Dikkat
Eksikliği ve Hiperaktivite
o
Öfke/
Sinirlilik
o
Bağlanma Sorunları
o
Otistik
Spekturum
o
Davranışsal
Problemler
o
Bir yakınının
ölümü/ Kayıp
o
Başkasının
zorbalığına/saldırısına uğramak
o
İletişim
problemleri
o
Gecikmiş
Gelişim
o
Depresyon
o
Kabuslar/
Gece korkuları
o
Fiziksel Yetersizlikler
o
Zayıf Okul
Katılımı/ Başarısı
o
İlişkiye
dair konular
o
Seçici
sessizlik/ dilsizlik
o
Ayrı/ Boşanmış
Ebeveynler
o
Sosyal Dışlanma
o
Travma
o
Performans
düşüklüğü (Akademik, Sosyal, Kültürel)
o
İçine kapanık
kişilik
Oyun terapisine en iyi başlama
yaşı 2’dir.
Oyun terapi süreci ideal
olarak 6 ardışık seansı izleyen toplamda ortalama 20
seans sonucu kesin sonuç verir. Bu da sürece göre ortama 3-4 ay demektir. Oyun
terapisine paralel aile ve özellikle anne eğitimi de yapılmaktadır.
MiMA Psikoloji
MiMA Psikoloji
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder